replika telefon ve madde ile kuvvet bilgisi34
bugün en güzel madde bilgileri yazan replika telefon diyorki Biraz da bütün tahayyüllerin üstüne çıkan insan ve hayvan fdıuDÜanndaki faaliyetleri değerlendirelim. Yukarıdaki lölûmlerin birisinde gördük ki, organik bir hücre, hatta ıniroskopla görülecek derecede küçük bile olsa, yine kendi deveiTiinden tevarüs ettiği birtakım vasıflara sahiptir. Bu vagflar ve faaliyetler dolayısıyla belirli bir zaman zarfmda lîşar ve bu zaman esnasmda maddi ve manevi tabiatlar 0giler. Örneğin miyonlarca kendisine benzer unsurlar gayet Malı bir surette birbiriyle birleşmiş oldukları halde sırf farkh ÜT tarza sahip oldukları için asla bu hücreyi laiMinlayamıyorlar."Bu hadiseler bize organik maddenin pek nazik olduğunu gösterirler. Hatta moleküler olan hareketin son derece ®uglâkhğından anlaşılır ki, bu organik madde -ki [439] bu döllediğimiz hareketin merkezidir- bizim zekâmızdan ziyade, <l“l’ulanınız vasıtasıyla icra edeceğimiz tecrübelerle %rlendirilebilir ve tahmin edilebilir" (Ernest Haeckel).
l^rçekten de bu gibi düşüncelerin gayesi, ispat edilmek “d^fnilen iddiaya nazaran pek o kadar öneme sahip değildir.
etmek istiyoruz. Bımun için de birtakım maddi hareketle duyu orgaıüarımız vasıtasıyla zekâya etki ettiklerini ve ora^g birtakım hareketler meydana getirdiklerini ve bu hareketlerij, diğer sinirler vasıtasıyla kaslara kadar gittiğini söyleyebilin^ Eğer madde ile zekâ, beyin ile ruh arasmda tam bir bitişiklik yç zorunlu bir ilişki bulunmasa böyle bir hadisenin meydana gelmesi asla mümkün değildir. Bu noktaya itiraz etmek tamamıyla boştur. Çünkü böyle zorunlu bir ilişki farzedilmeyecek olursa [440] meydana gelen birçok hadiseleri açıklamamn asla ihtimali yoktur.
Ruha itikat eden filozoflarla psikoloji âlimleri ruhu bağımsız ve kendi mevcudiyeti için bedene ihtiyacı olmayan bir şey kabul ederler. Bu ruh kendi itikatlarmca ancak muayyen bir müddet için bedenle birleşmiştir. Böyle bir itikada dayanarak birçok psikoloji hadiselerini açıklamak isteyen bu filozoflar ve bu psikoloji âlimleri şimdiye kadar hiçbir başan
sergileyememişlerdir. Bazen hadiselere, hatta kendi kendilerine zıt bir tarz benimserler, bazen de meseleyi büsbütün karartarak bu karanlıktan istifade edip kendi fikirlerini herkese kabul ettirmek isterler. Meseleyi öyle bir şekle koyarlar ki, insan itiraz edecek yerde merhamet eder. Hiçbir zaman bağımsız bir surette mevcut olan ruhun madde üzerine ne suretle etki icra ettiğini ortaya koyup ispatlayamamışlardır. Birbiriyle uzlaşma kabul etmeyen iki şeyi uzlaştırmaya çahşmak şöyle dursun, bize hiçbir [4411 ve muhakemeye dayanmaksızm ruhun, beynin, zekânm ve bedenin kesin bir surette birbiriyle birleşmiş olduğunu söylerler.
"Yer kaplayan ve düşünme niteliğine sahip olmayan (insamn bedeni gibi) bir şey, düşünen ve yer kaplamayan ruh gibi bir şeye nasıl etki icra eder? Yahut bu (ruh gibi) şeyin etkileri bedene nasıl aktarılabilir? Bu iki şey arasmda müşterek bir smır var rmdır? İşte bu meseleyi hiçbir felsefe çözmemiştiı ve bundan sonra da çözemeyecektir" (David Strauss).
kendisini çalan çalgıcı ile beraber büyür, yaşar, Ki’^l^jjtalanır, akordu bozulur ve artık piyanocu piyanosunu ü)^' inıaktan mahrum kalır. İşte spritüalistlerin düşündüğü piyanoya benzer bir beden tahayyül etmekten daha ye daha garip hiçbir şey olamaz. Böyle bir tahayyülde \ dyade manhkla hareket edilmiş olmak için her orgam ayn piyanoya benzetmek ve her biri için ayrı ayrı piyanist ''^jjmak gerekirdi. Örneğin sinirler için bir sinir ruhu, kaslar |,ir kas ruhu ve mide için bir mide ruhu tahayyül olunsa halde daha münasip bir varsayım ortaya konulmuş olacaktı, bu gihi boşluklar üzerinde daha ziyade uğraşmak jjineyerek ruh kelimesinin, bir anda gerek beynin ve gerek jıger bedenimizin her türlü faaliyetlerird özetleyen genel ve jvaDica bir deyiş olduğunu söyleyeceğiz. Tıpkı solunum lelimesi gibi ki, akciğerlerin ve diğer solunum âletlerimizin jjjjyetlerini özetler. Sindirim kelimesi de böyledir. Şu kadar ki, (leiTiin pek olağanüstü olan ve Dünya üzerindeki organiklerin lypsinden daha mükemmel bulunan gelişimi solunum ve jiıdirim kelimelerinin ifade ettiği manaya oranla pek [443] lülaektir. Ruh derken böyle bir hadise ile beraber maddi oluşumların en yükseğinden ve en mükemmelinden söz etmiş ■juvoruz; insamn bu dünya üzerinde meydana getirmiş olduğu aı yüksek ve en yüce bir hayat ve mukadderat ifade edilmiş oluyor ve ancak bu özellik iledir ki, insanlar kendilerinden önceki şeyleri alabildikleri gibi bunları kendilerinden sonraya il bırakabiliyorlar. Huschke diyor ki:
'Beyan bu dünyada bize en ziyade menfaat bahşeden bir mbettir. İnsanhğm mukadderatı altmış beş ilâ yetmiş pouce lûp olan bu beyinsel maddenin içinde bulımuyor. Bütün Mİjgm tarihi hiyeroglif yazılarla dolu bir kitap gibi o maddenin içinde yazılıdır".
Artık bu organm büyüklüğünü ve yüceliğini takdir eden bir '^varnudu ki, malesef onu kötü bir surette kullanan büyük (o^uk gibi Huschke'nin yukarıdaki sözünü onaylamanuş olsun" [444]
On Yedinci Bölüm Düşünce
Bizi bu bölümü yazmak zonmda bırakan sebeplerden birisj de Cari Vogt'un^ aşağıdaki pek meşhur bir sözüdür:
"Karaciğer ile safra arasmda, böbrek ile idrar arasında ne ilişki varsa, beyin ile düşünce arasmda da o ilişki vardır".
Bu ifade, Cari Vogt'dan çok zaman önce, az çok yine aym kelimelerle Fransız doktor ve filozoflarından Cabanis tarafmdan da söylenmişti. Bunu Cari Vogt da itiraf eder.
"Midenin ve bağusaklarm sindirim için ve karaciğerin safra salgısı için birer âlet olduğımu nasıl biliyorsak, [445] beyni de düşünce meydana getirmek için öylece özel bir âlet olmak üzere kabul etmeliyiz" (Cabanis).
Şurasını da söylemekten kendimizi alıkoyamıyoruz ki böyle bir mukayese mutlu bir sonuç üretmedi. Cari Vogt'un bu düşüncesi birçok aşağüamalarla ve aleyhine icra edilen birçok itirazlarla karşılandı. Biz bu tür aşağılamalara asla iştirak etmemekle beraber, böyle bir mukayese ve değerlendirmenin tamamıyla hakikate uygun olmadığım söylemekten de geri durmayacağız. Gayet ince bir inceleme bize safra ya da idrar ile beynin meydana getirdiği düşünce arasmda gerçek bir ilişki olmadığım gösterir. İdrar ve safra tartilabüir, görülebilir ve dokunulabilir maddelerdendir. Bundan başka bunlar bedenin salgüadığı dışkı maddelerinden sayıhr. Halbuki düşünce aksine bu tabiatta bir madde olmaktan çok uzaktır. Düşünce beyinde özel bir surette yer alan maddelerin birleşim ve kaynaşmundan kaynaklanan bir faaliyettir. Düşüncenin sımra beyindeki maddede değil, [446] o maddelerin birleşiminde ve belirli anatomik ve fizyolojik şartiarı arasmdaki gayeye doğru iaa etmekte oldukları faaliyette aramahdır. Şu halde düşünce, tabiatın, sinir merkezlerinin maddesine ait özel bir şekilde cereyan eden bir hareketi olmak üzere kabul edilmelidir. Bu hareket tıpkı kaslarm kasılmasmdaki hareket gibidir ki, kas liflerine özgüdür. Yine ışığa benzetilebilir ki, eterden
Almancada Kari FnVıt oVı
madde olarak ortaya konulamasa bile / bir tezahürü olduğu ve üpkı kuvvetin maddeye bunun da maddeye bağlı bulunduğu aşikârdır.
bir tabirle düşünce özel bir maddenin özel bir , bu tezahürü kendi maddesinden ayırmak, ısıyı, tlitrigi mensup olduğu maddelerden ayırmak gibi f Düşünme ve yer kaplama aym maddenin iki
J^arazıdır(moMfe).
Düşünce hareketin şekillerinden birisidir. Bu karar yalmz jj]e verilmiş bir karar değil, tecrübe ile de onaylanmış [447]
* j^arardır. Kesin gözlemler ve bu gözlemlerin özellikle sel akmılarm hızma dair olanları ispat ediyorlar ki, bu iğer hareketlere nispetle pek büyük bir öneme sahip irler. Bu durum psişik süreçlerde de aynen geçerlidir. Söz Idiııısu süreçler beynin içinde ve hücrelerle kabuk maddeyi tiıbirine bağlayan sinir lifleri vasıtasıyla meydana gelirler. S®dan ve gayet dikkatle icra edilen diğer tecrübelerden anlaşılıyor ki, en hızh bir düşünce, meydana gelebilmek için bir iyenin sekizde ya da onda birine eşit bir zamana ihtiyaç cösterir. Ve bu müddet, ''algı"ya arız olan yavaşhklar İolayısıyla çoğunlukla daha uzunca olur. Bu yavaşhğm selıepleri yalnız algıya ait değildir. Bazı hallere göre meydana gelen reaksiyonlar, yorgunluk, dikkatsizlik, atalet, akli faaliyetin düzensizliği vesaire de düşünme müddetinin uzamasına sebep olabilirler. Bundan çıkacak sonuç. Profesör Herzen'in de dediği gibi, zihinsel bir edim, uzamh, muğlak ve Irençli bir madde içinde meydana gelir. Bu yüzden böyle bir tdim mutlaka bir harekettir. [448] Böyle bir hareket de öfganizmanm değişim ve dönüşüm hadiseleri gibi mutlaka bir itar ısı harcanmasma bağlı kalır. Birtakım fizyoloji kimlerinin tecrübeleri bize ispat ediyor ki, faaliyet icra etmeye Ulayan sinir hemen o dakikada ısmır. Profesör Schiff birçok katibelerle ispat ediyor ki, beyne dâhil olan bir izlenim hemen 'dakikada sıcaklığın yükselmesi sonucunu doğuruyor. Bundan 'k anlaşılıyor ki, zihinsel faaliyet, kabuk maddenin hücreleri 'asında dışsal izlenimler dolayısıyla meydana gelen bir..replika telefon yazdı..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder