14 Temmuz 2015 Salı

replika telefonlar ve insan ile mahşerim

 replika telefon


replika telefonlar ve insan ile mahşerim sizlere en güzel bilgileri yazan replika telefonlar çok çalıstı ve sizin icin replika telefon diyorki Yolun karşı tarafında, iki yüz metre ötedeki tepede bir serap gibi dal-bembeyaz, güzel bir New England çiftlik evi vardı. Yan tarafı ve f illeri yeşildi. On bahçedeki otlar büyümüştü. Bahçenin bittiği yerde, *'psinı bulunduğu yerden duyabildiği küçük bir dere vardı; insanı büyü-|,jr sesti. Hemen dibinde, muhtemelen arazinin sınırlarını belirten.^ Ijrak uzanan bir taş duvar vardı. Duvarı boyunca aralıklarla sıralanmış ıcaçlann geniş gölgeleri yere düşüyordu. O Dünyaca Ünlü Zavallı Sü-
ı^ü^'üyle oraya gidip bir süre gölgede oturacaktı, evet bunu yapacaktı.
(udini- genel olarak biraz daha iyi hissettiğinde... ayağa kalkacak ve de-^jjidip elini yüzünü yıkayacaktı. Muhtemelen kötü kokuyordu. Gerçi ki-^jjijmurundaydı? Artık Rita da ölmüşken onu kim koklayacaktı?
Acaba hâlâ çadırın içinde mi yatıyor, diye düşündü dehşetle. Şişiyor
Sinekler üzerinde toplanıyor mu? Metro istasyonunun tuvaletindeki o jfliışeye benzer bir yığına mı dönüşüyordu? Başka nerede olacaktı? Bob lljpe ile Palm Springs’te golf oynamaya gitmiş olamazdı ya!
"Tanrım, bu çok korkunç,” diye fısıldadı ve sürünerek yolun karşısı-jjçeçti. Gölgeye vardığı an ayağa kalkabileceğini düşünüyordu ama bu •jl; fazla enerji gerektirecek gibi görünüyordu. Yine de motosikletinin jıııiakipedip etmediğini görmek için geldiği yöne doğru bakmasına ye-aek kadar enerji saklamıştı.
Gölge en azından beş derece daha serindi. Larry rahatladığını ifade stauzun bir nefes verdi. Güneşin kızgın ışıklarıyla yanan ensesine doldu ve acıyla geri çekti. Güneş yanığı acısı mı? Xylocaine al. Ve tüm o şigelen boklardan. Şu adamları kızgın güneş altından çekin. Yan bebe-lİBi.yan. Watts. Watts’ı hatırlıyor musun? Maziden bir başka anı. Bütün Mirkı, mazide kalan koca bir anı.
"Hastasın dostum,” dedi ve başını karaağacın gövdesine dayayarak iâzlerini kapadı. Gözkapaklarının içinde hareket eden kırmızı ve siyah aliller vardı. Suyun şırıltısı rahatlatıcı ve tatlıydı. Birazdan gidip
On dakika geçti ve günler sonra ilk defa rüya görmeden deliksiz uy-‘“Çelfti. Elleri gevşekçe kucağında duruyordu. Zayıf göğsü inip kalkıyor, M yüzünü daha da ince gösteriyordu. Kimsenin inanmayacağı kor-
Stephen King
kunç bir katliamdan kaçmayı başarmış yalnız bir mülteci gibi görünüyor, du. Güneşin kavurduğu yüzündeki çizgiler teker teker yumuşadı. Bilinç, sizliğin en derin seviyelerine dek indi ve orada, serin çamura saklanarak sıcak yazın geçmesini bekleyen küçük bir nehir yaratığı gibi kaldı. Güneş, gökyüzünde alçalıyordu.
Dere kenarındaki çalılar, içlerinde bir şey hareket edince hafifçe saf landı. Hareket bir anlığına tereddütle kesildi, ardından tekrar devam etti. Bir süre sonra çalıların arasından bir çocuk çıktı. Yaşı on üç olabilirdi. Belki de ondu ve zamanından önce boy atmıştı. Üzerinde sadece birFruit of the Loom şortu vardı. Vücudu, belinin hemen üzerinden başlayan şaşırtıcı beyazlık haricinde maun rengindeydi. Cildi kimisi eski, kimisi yeni sivrisinek ve pire ısırıklarıyla doluydu. Sağ elinde bir kasap bıçağı tutuyordu. Sapı hariç otuz santim uzunluğundaydı, kenarı tırtıklıydı. Güneşin altında göz kamaştırıcı bir şekilde parlıyordu.
Larry’nin gölgesinde uyuduğu karaağaca hafifçe eğilerek dikkatle yaklaştı ve yanında durdu. Gözleri yeşilimsi maviydi, deniz suyunun rengindeydi. Hafifçe çekik oluşları, ona Çinli havası veriyordu. İfadesiz, vahşi gözlerdi. Bıçağı havaya kaldırdı.
Yumuşak ve kararlı bir kadın sesi, “Hayır,” dedi.
Bıçağı indirmeyen çocuk, başını hafifçe yana eğerek ona doğru döndü. Duruşundan hem düş kırıklığına uğradığı hem kararı sorguladığı anlaşılıyordu.
“İzleyip göreceğiz,” dedi kadın.
Çocuk özlemle bir Larry’ye bir bıçağına baktı ve ardından geldiği yönde gözden kayboldu.
Larry uyumaya devam etti.
Uyandığında ilk dikkatini çeken, kendini iyi hissettiğiydi. İkincisi, aç oluşuydu. Üçüncüsü, güneşin bulunduğu yerde bir terslik oluşuydu, sanki ters yönde ilerlemişti. Dördüncüsüyse kaba tabirle bir yarış atı gibi işeme ihtiyacı duyduğuydu.
Ayağa kalktı ve vücudundan gelen çıtırtıları keyifle dinleyerek gerindi. Kısa bir süre kestirmemiş, bütün gece uyumuştu. Saatine bakınca güneşin neden yanlış yerde olduğunu anladı. Saat dokuz replika telefonlar buçuktu.
,(,rdu- Büyük beyaz evde yiyecek bir şeyler bulabilirdi muhtemelen, çorba, belki tuzlanmış et. Karnı guruldadı. i‘'"'gve gitmeden önce dereden aldığı suyla bütün vücudunu yıkadı. Ne zayıfladığı açıkça görülüyordu. Ayağa kalktı, gömleğiyle kurulandı i’^ı,,olonunu giydi. Bir kısmı su üstünde kalan birkaç iri taşa basarak '^ yjgeçti. Geçtikten sonra aniden durdu ve sık çalılara baktı. Uyandı-ıjjanberi içindeki uykuda olan korku, bir anda patladı ve aynı hızla lek-■'jy,l;oldu. Duyduğu muhtemelen bir sincap, dağsıçanı veya bir tilkiydi, jjjiabirşey değildi. İlgisizce dönüp, evin önündeki avluya doğru yürü-başladı.
Yolun yarısını geçmişken zihninde bir fikir baloncuk gibi belirerek jjiladı. Öylesine aklına gelivermişti. Olduğu yerde kalakaldı.
~ Neden bisiklete binmedin?
Dereyle evin tam ortasında, bahçede dikiliyordu. Fikrin basitliği onu ı^latımştı. Harley’i attığından beri yürüyordu. Yürüyor, bitkin düşüyor .{Sonunda güneş çarpması veya ona benzer bir durum sonucu yığılıp ka-İsteseydi bir bisiklet bulup hızla ilerleyebilir ve muhtemelen kıyı-flcoktan varmış, yazlık evini seçerek içini doldurmaya başlamış olurdu.
Gülmeye başladı. Kahkahaları önce hafifti, sessizlikte çıkardığı bu jsilk anda onu ürpertti. Etrafta birlikte gülecek kimse yokken gülmek, iller ülkesine gidiş yolculuğuna çıkmakta olduğunun bir başka belirti-îjiii. Ama kahkahası kulağına o kadar gerçek ve içten, o kadar sağlıklı ve öh,Larry Undertvood’a o kadar aitmiş gibi geliyordu ki engellemeye ça-şMdı.Ellerini kalçalarına koydu, başını geriye attı ve inanılmaz aptallı-®katılarak güldü.
Arkasındaki çalılar arasından yeşil mavi gözler, bütün bu olanları îiyordu, Bakışları, hâlâ kendi kendine gülüp, başım iki yana sallayarak s?doğru yürümeye devam eden Larry’nin üzerinden hiç ayrılmadı. Ve-liaya tırmanıp ön kapıyı yoklamasını ve kilitli olmadığım görmesmi »Bakışları, içeri girene kadar Larry’nin üzerinden ayrılmadı. Ar-Wan çalılar sallanıp Larry’nin bir hayvanın marifeti olduğunu düşüne-îiiiistiinde durmadığı o hışırtı sesini çıkardı. Şortu haricinde çıplak olaı\ Mtlı çocuk aralarında ilerledi.
Bir başka el uzanıp çocuğun omzunu okşadı. Çocuk hemen olduğu '‘fiifkaldı. Kadın dışarı çıktı... uzun boylu ve heybetliydi, ama çalıları hiç
Stephen King
oynatmamıştı. Kalın telli, simsiyah, parlak saçları arasında tutam tutana çarpıcı beyazlar vardı; şaşırtıcı ve etkileyici saçlardı. Kıvrılarak omzuna,^ üzerinden göğüs hizasına dek iniyordu. Kadının ilk göze çarpan özelligj uzun boyuydu. Ardından gözler saçlara kayıyor ve insan sert ve parlak ie|. leri adeta bakışlarıyla hissediyordu. Bakan kişi erkekse, o saçları ay ışığj altında, yastık üzerinde dağılmış halde hayal etmesi kaçınılmazdı. Yatakta nasıl olduğunu merak ederdi. Ama daha önce hiçbir erkeği içine almamıştı Saftı. Bekliyordu. Rüyalar görmüştü. Bir keresinde, üniversitedeyken bir cadı tahtası bulmuştu. Bu adamın o olup olmadığını merak ediyordu.
“Bekle,” dedi çocuğa.
Çocuğun acılı yüzünü kendi sakin yüzüne doğru çevirdi. Sorunun ne olduğunu biliyordu. ^
“Eve bir şey olmayacak. Neden eve zarar versin Joe?”
Çocuk dönüp özlem ve endişeyle tekrar eve baktı.
“Gittiğinde onu takip edeceğiz.”
Çocuk başını hırçınca iki yana salladı.
“Evet, buna mecburuz. Mecburum.” Ve içindeki bu his çok kuvvetliydi. Belki aradığı o değildi, ama olmasa bile yıllardır takip ettiği, anık sonu çok yaklaşmış olan zincirin bir halkasıydı.
Joe -asıl ismi bu değildi- bıçağı, kadına saplamak istercesine vahşice kaldırdı. Kadın kendini korumak veya kaçmak için hiçbir girişimde bulunmadı. Çocuk bıçağı yavaşça indirdi. Eve doğru döndü ve bıçağını havaya saplar gibi yaptı.
“Hayır, yapmayacaksın,” dedi kadın. “Çünkü o bir insan ve bizi...” Sustu. Başka insanlara götürebilir diyecekti. Ama söylemek istediğinin bu olduğundan emin değildi. En azından hepsinin bu olduğundan. İkilemi şimdiden hissetmeye ve Larry’yi hiç görmemiş olmayı dilemeye başlamıştı. Çocuğu tekrar okşamaya çalıştı ama oğlan öfkeyle uzaklaştı. Büyük beyaz eve kıskançlıkla yanan gözlerle baktı. Bir süre sonra çalılara yönelerek kadına içerlemiş bir halde baktı. Kadın, iyi olduğunu görmek niyetiyle peşinden gitti. Çocuk yere yatarak bıçağı göğsüne bastırdı ve cenin pozisyonu aldı. Başparmağını ağzına sokarak gözlerini kapadı.
Nadine, derenin küçük bir havuz oluşturduğu yere giderek diz çöktü. Avuçlarıyla su alıp içti ve evi izlemeye koyuldu. Bakışları sakindi ve yüzünde Raphael’in Kutsal Bakire’sini andıran bir ifade vardı.
Larry ® öğleden sonra 9. Karayolu’nun ağaçlar arasında ilerleyen ynde pedal çevirirken gözüne yeşil bir tabela ilişti ve okumak için dur-I*’ 0^erinde TATİL DİYARI M AINE yazıyordu. Gördüğüne replika telefonlar inanmakta zor-Korkusunun yarı sersemliği içinde olağanüstü bir mesafe kat etmiş ol-' jlıydi- Ya öyleydi ya da bir yerlerde birkaç gün kaybetmişti. Tekrar yola niyetlenmişti ki bir şey -ormandan veya kafasının içinden gelen bir V^jjlIÜ-aniden omzu üzerinden geriye bakmasına sebep oldu. New Hamp-'ijift’a doğru bomboş uzanan 9. Karayolu’ndan başka hiçbir şey yoktu, kuru mısır gevreği ve Ritz krakerler üzerine sıkılmış krem peynir-oluşan kahvalUsmı ettiği büyük beyaz evden ayrıldığından beri takip ^ildiği hissi kuvvetli bir şekilde kendini göstermişti. Bir şeyler duyuyor, l^ııasözünün ucuyla görür gibi oluyordu. Bu tuhaf durumda tam anlamıy-Uİıayata dönmeye çalışan gözlem gücü en ufak sinyalde bile tetikleniyor, jnjruçları en minik uyanlarla bile ayağa kalkıyor ve hepsinin toplamı bi-İfizleniyormuş olmaya dair sadece belli belirsiz bir önsezi haline geliyor-ıjıı.Buhis onu diğerleri kadar ürkütmüyordu. Halüsinasyon veya sayıkla-5.JSÖZkonusu değildi. Birileri onu izliyor ve ortaya çıkmıyorsa muhteme-lep ondan korktukları içindi. Ve bir motosikletle saatte kırk kilometre lıila ilerlemeye bile cesaret edemeyen sıska Larry Undervvood’dan bile torkuyorlarsa muhtemelen kendileri de zararsızdı.
Büyük beyaz evin yedi kilometre doğusundaki bir spor mağazasın-iiaııaldığı bisiklet bacaklarının arasında olduğu halde ayakta duran Larry, eilendi. “Orada biri mi var? Neden dışarı çıkmıyorsunuz? Size zarar ve-rak değilim.”
Cevap yoktu. Sınırı belirten tabelanın yanında durmuş izliyor, bekU-,rardu.Birkuş öttü ve göğe yükseldi. Başka bir hareket olmadı. Bir süre sonra pedal çevirmeye devam etti.
Akşam saat altı civarında, 9 ve 4. karayollarının kesiştiği bölgeye ku-fiılınuş Kuzey Bervvick adındaki küçük kasabaya vardı. Gece orada kamp )2pıp sabah sahile doğru yola devam etmeye karar verdi.
9 ve 4. karayollarının Kuzey Berwick’te kesiştiği noktada küçük bir İl. Larry içeri girip çalışmayan bir buzluktan altılı bir bira aldı, d’dı, daha önce hiç denememişti. Belki de o bölgeye has bir mar-
Stephen King
kaydı. Koca bir paket Humpty Dumpty tuzlu sirkeli patates cipsi ve Dinty Moore biftek aldı. Yahni. Aldıklarını çantasına koyup dışarı
Yolun karşısında bir restoran vardı. Bir an için gerisinde kaybolun ren iki uzun gölge görür gibi oldu. Gözleri ona oyun oynuyor olabib,.^. ama hiç sanmıyordu. Yolun karşısına koşup onları şaşırtarak ortaya ç,|^’ malarını sağlamayı düşündü: Sobe! Oyun bitti çocuklar. Ama yapmamaya karar verdi. Korkunun ne olduğunu iyi biliyordu.
Onun yerine çantasını gidonuna astığı bisikletini otoyol üzerinde bir süre itti. Arkasında ağaçlar olan, tuğlayla inşa edilmiş bir okul binası gör, dü. Ağaçlık alandan bir kamp ateşine yetecek kadar kuru dal topladı ve okulun asfalt kaplı oyun bahçesinde kamp kurdu. Yakınlarda, teksti] fabrikasının yanından, otoyolun ise altından geçen bir dere replika telefonlar vardı. Birasını derede soğuttu ve konserve yahnilerden birini ateşte ısıttı. Yemeğini salıncaklardan birine oturarak sefertasından yedi. Gölgesi, basketbol sahasının solmuş çizgileri üzerinde bir ileri bir geri yavaşça hareket ediyordu.
Peşindeki insanlardan neden korkmadığını merak ediyordu... artık onu en azından iki kişinin takip ettiğinden emindi. Bunun doğal bir sonucu olarak o uzun süren uykudan kalktığından beri neden kendini bu kadar iyi hissettiğini merak etti. Sanki uykusunda damarlarından kara bir zehir akıtılmıştı. Tek sebebi dinlenmeye ihtiyaç duyması mıydı? Başka bir etken yok muydu? Bu fazla basit görünüyordu.
Peşindekiler kötü niyetli olsaydılar şimdiye kadar çoktan ona zarar vermeye çalışırlardı, mantığı bu sonuca ulaşıyordu. Gizlendikleri yerden ona ateş edebilirler ya da en azından silahlarıyla yaklaşıp onu teslim olmaya zorlayabilirlerdi. İstediklerini almış olurlardı... ama mantıklı düşününce (mantıklı düşünebilmesi güzeldi, zira son günlerde içindeki panik ve dehşet düşünebilme yeteneğini neredeyse yok etmiş gibiydi) başkalarının isteyebileceği neye sahipti ki? Dünyevi varlıklar söz konusuysa, herkese yetecek kadar vardı, ne de olsa geride pek fazla insan kalmamıştı. Tuvalette, kucağında bir Sears kataloğuyla otururken sahip olmayı hayal ettiği ve vitrinlerin gerisinde gördüğü her şey artık elinin altındayken insanın çalma, öldürme ve hayatını kaybetme riskini göze alması son derece mantıksızdı. Camı kır, içeri gir ve istediğini al. Her şey bu kadar basitti.replika telefonlar sundu..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder